Okudukça bir tahtadaki yazı gibi geçmişimi; her satırda senin ismini arıyorum, bulamıyorum. Bir su, düğümlenen boğazımda. Açması gereken dehlize takılıyor ve arındırmayı düğüm çözmeyi unutmuş gibi orada bekliyor, boğuyor bedenimi. İçimdeki yangını söndürmek yerine daha da alevlendiriyor. Maddesindeki o sert yakıcılığını kullanıyor. Gözyaşlarım bir deniz gibi kuruyor, çekiliyor sessiz sessiz. İçimde bir öfke! ya sonraki gece? Çöl kadar kurak gözlerim. Kaçmış gözyaşlarım ve bedenim ar etmiş ruhumdan. İsmini yazmaya çalışırken kırılıyor tebeşirlerim, kalbimden vücuduma kanlar arşınlandıkça anlatmıyor susuyor esirlerim. Bağırıyorum, söylemiyorlar onlar bir cellatlar ölüm sessizliği. Dört köşeli odamda cevelan ederken düşünüyorum. Ne kadar iyi bir mühendissem o kadar güzel hapsetmişim sensizliği.